1930’lu yıllarda ortaya çıkan Nazizm akımı, o dönemde birçok insan tarafından kabul görmüştü. Bu akımın lideri de, Almanya’nın o dönemdeki lideri Adolf Hitler’di. Hitler, hayatının çeşitli dönemlerinde farklı ilgi alanlarına sahip olsa da hep bir ideolojiye bağlı kaldı. Bu ideolojinin temeli, Irk Üstünlüğü teorisine dayanmaktaydı. Nazizm’in yükselişi ve Hitler’in hayatı, Almanya’nın tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu ideolojinin yarattığı etkiyi anlamak için Hitler’in hayatının ayrıntılarını araştırmak gerekmektedir.
Nazizm Nedir?
Nazizm, 20. yüzyılın başlarında Almanya’da ortaya çıkan milliyetçi ve aşırı sağcı bir ideolojidir. Bu ideolojinin önde gelen savunucularından biri Adolf Hitler olmuştur. Temel olarak, Naziler Alman ırkının üstünlüğünü savunmuş ve çeşitli azınlıkların ve farklı düşüncelere sahip insanların aşağılanması ve yok edilmesine inanmışlardır.
Nazizm tarihi, 1933’te Hitler’in Almanya’nın lideri olmasıyla birlikte başlar. Hitler, Nazi Partisi’ni kurmuş ve kısa sürede Almanya’yı faşist bir rejim haline getirmiştir. Nazizm’in sembolü “Hakenkreuz” (Gamalı Haç) ve sloganı “Sieg Heil”dir.
- Nazizm’in ana prensipleri:
- Milliyetçilik ve Alman ırkının üstünlüğü
- Anti-Semitizm
- Komünizm, sosyalizm ve diğer sol eğilimlerin reddi
- Militarizm ve güçlü bir liderlik ideali
Nazizm, 1945 yılına kadar hüküm sürmüş, ancak Almanya’nın II. Dünya Savaşı’ndaki yenilgisiyle sona ermiştir. Bugün Nazizm olarak bilinen hareket, insanlığa karşı işlenen suçlar ve soykırımlar nedeniyle tarihteki en kötü ideolojiler arasındadır.
Adolf Hitler’in Gençliği
Adolf Hitler, 20 Nisan 1889’da Avusturya’nın Braunau am Inn kentinde doğdu. Çocukluğu ve gençliği boyunca annesi ile birlikte yaşayan Hitler, ilkokuldan ayrıldıktan sonra babasının isteğiyle teknik okula gitmek yerine sanat okuluna kaydoldu. Sanat eğitimi aldığı yılları, hayatının en zorlu dönemleri olduğunu söyleyen Hitler, resim sanatında başarılı olmak istiyordu.
Ancak, sanat okulundaki disiplinli ve geleneksel eğitim sistemi, Hitler’in hayalini gerçekleştirmesini engelledi. Sanat okulu yönetimi tarafından reddedilmesi de hayal kırıklığı yarattı. Kendi kendine öğrenmelerine rağmen, sanat hayatında başarılı olamayan Hitler, hayal dünyasında yaşamaya başladı.
Hitler, Viyana’da yaşıyordu ve yaşadığı bu büyük şehirde hayatta kalma mücadelesi veriyordu. Sanat okulundan atıldıktan sonra, sokaklarda çalışarak hayatını sürdürmek zorunda kaldı. Bu deneyimler, çocukluğundan itibaren oluşan antisemitizmine de katkıda bulundu.
Başarısız Sanat Kariyeri
Adolf Hitler, sanata olan tutkusunu hep gündemde tuttu. Fakat, sanat hayatında bir başarı elde etmekte başarısız oldu. Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’ne giriş sınavını iki kez kazanamayan Hitler, akademininin zorlu çalışmalarına katılamadı. Bunun yerine, kentsel manzaraların ve yapıların tasvirlerini yapmaya başlayarak başarısızlıkla karşı karşıya kaldı. Sanatındaki hatalarını gören ve Viyana’daki sanatçıların yapısında kalan Hitler, sevgilisi Stefanie İsak’ı kaybederek hayatındaki diğer kayıplarla birleşerek, aynı zamanda hayal kırıklığına uğradı. Sanatçılık kariyerinin başarısızlığı, nazizm ideolojisindeki intikam düşüncesine katkıda bulundu.
- Başarısız sanat hayatı, Hitler’in tarihinde psikolojik bir yıkım yarattı.
- Hitler’in, Viyana’daki diğer sanatçılara olan kıskançlığına rağmen, onların sayesinde siyasete olan ilgisi arttı.
- Sanatçı kimliğinin reddedilmesi, nasyonal sosyalizmin doğuşuna neden oldu.
Viyanalı Sanatçıların Etkisi
Hitler’in Viyana’daki sanat eğitimine devam ettiği dönemde, Viyana’da birçok Avusturyalı sanatçı ve sanat okulu bulunuyordu. Hitler, bu sanat camiasından oldukça etkilenmiş ve burada yaratıcı bir ortamda bulunmanın kendisine ilham verdiğini belirtmiştir. Ancak, Viyanalı sanatçılar ve sanat ortamı Hitler’in dünya görüşüne tamamen uygun değildi. Özellikle, Yahudi sanatçıların sayısının fazla olması ve Avusturya’daki sanat okullarında birçok Yahudi öğrencinin bulunması, Hitler’in antisemitizmini daha da körüklemiştir. Viyanalı sanatçıların etkisi, Hitler’in gelecekteki ideolojik görüşlerine bir temel oluşturmuştur ve onu siyasi arenaya taşıyan etkenlerden biridir.
Hitler’in Siyasi Kariyeri
Adolf Hitler, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da milliyetçi bir partinin çatısı altına girerek siyasi kariyerine başladı. 1919 yılında kurulan Alman İşçi Partisi’ne katılan Hitler, kısa sürede parti içinde yükseldi ve 1921 yılında liderliği devraldı. Hitler, parti adını Nazi Partisi olarak değiştirdi ve kendisini Führer olarak ilan etti.
Nazi Partisi’nin hedefleri arasında, Almanya’nın topraklarını genişletmek, Yahudileri ve diğer azınlıkları “temizlemek” ve Alman ekonomisini toparlamak vardı. Partinin propagandası ve üyelerinin sayısı hızla arttı.
1923 yılında Münih’te bir darbe girişiminde bulunan Hitler ve diğerleri başarısız oldu ve hapse atıldı. Ancak, kısa bir süre sonra serbest bırakıldı ve Nazi Partisi hareketi tekrar canlandı.
1933 yılında, Reichstag yangını olayı sonrasında Almanya Başkanı Paul von Hindenburg, Hitler’i Başbakan olarak atadı. Kısa bir süre sonra, Hitler Almanya’nın lideri olarak kendisini ilan etti ve diktatörlüğü ilan etti.
Mein Kampf’un Yayınlanması
Adolf Hitler’in ünlü eseri Mein Kampf (Kavgam), 1925 yılında yayınlandı. Kitap, toplum mühendisliği, ırk hiyerarşisi ve Yahudi karşıtlığı temalarını işliyordu. Hitler, kitabında Almanya’nın birinci sınıf bir ulus olarak yeniden canlanması hedefini savundu ve bu hedefi gerçekleştirmek için Nazi Partisi’nin önderliğinde güçlü bir devlet kurulması gerektiğini savundu. Kitap aynı zamanda Yahudilere karşı militan bir tutum izledi ve onları Alman toplumundan tamamen çıkarılması gerektiği konusunda ısrar etti. Hitler, bu kitabı bir propagand aracı olarak kullandı ve siyasi kariyeri boyunca onu bir Kutsal Kitap gibi kullandı.
Reichstag Yangını ve Olağanüstü Hal
Reichstag yangını, 27 Şubat 1933’te Alman Parlamentosu Reichstag binasının yangını olayıdır. İlk olarak Holokost’u hazırlayan olaylar arasındadır. Yangından bir gün önce Nazi lideri Hermann Göring, İçişleri Bakanı Wilhelm Frick ve Reichstag Başkanı Hermann Goering’e çeşitli provokasyonlarda bulunmaları talimatı verdiği iddia edilmiştir. Yangından sonra Hitler, “büyük Vergeltung” söylemiyle, olağanüstü hal ilan etti ve kişisel özgürlükleri ve basın özgürlüğünü sınırlayan “28 Şubat Devlet Ayaklanmaları İlanı”nı yayınladı. Bu durum, Nazi Partisi’nin tek bir parti diktatörlüğüne giden yolunda önemli bir adım olarak kabul edilir ve Nazizm’in totaliterleşmesine yol açar.
İkinci Dünya Savaşı ve Sonrası
Adolf Hitler, Nazi ideolojisi etrafında toplanan Almanya’yı II. Dünya Savaşı’na sürükledi. İlk zaferlerini elde eden Almanya, daha sonra Sovyetler Birliği’nin güçlenmesi ve Batılı ülkelerin birleşmesi sonucu yenilgiye uğradı.
Savaş sonrası dönemde Hitler, kaçarak kendini öldürdü ve Almanya, işgale uğradı. Ülke, müttefikler tarafından işgal edilerek yeniden yapılandırıldı ve savaş suçlusu olarak yargılanan Naziler Nürnberg Duruşmaları’nda yargılandı.
Almanya, savaş sonrası dönemde kendini yeniden inşa etti ve Avrupa’nın en güçlü ekonomilerinden biri haline geldi. Ancak Nazizm’in getirdiği acılar ve yıkım, dünya tarihinde öğrenilmesi gereken bir ders olarak kalmaya devam ediyor.
Müttefiklerin Zaferi ve Hitler’in Son Günleri
İkinci Dünya Savaşı’nın son dönemlerinde Müttefik güçler Almanya’da ilerliyordu. Rusya’nın doğusundan, İngiltere ve Amerika’nın batısından yapılan operasyonlar sonrasında Almanya’nın yenilgisi kaçınılmaz hale geldi. Hitler son günlerini Berlin’deki gizli sığınağında geçirdi ve 30 Nisan 1945’te intihar etti. Savaşın ardından Almanya, Müttefik güçler tarafından bölündü ve Naziler savaş suçlusu olarak yargılandı. Almanya’nın yenilgisi, tarihte bir dönüm noktası oldu ve faşizme karşı savaşın kazanılması, insanlık için büyük bir zaferdir.
Nürnberg Duruşmaları
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından savaş suçlularının yargılandığı en önemli duruşmalarından biri olan Nürnberg Duruşmaları, 1945-1946 yılları arasında yapılmıştır. Bu duruşmalarda, Adolf Hitler ve diğer önemli Nazi liderleri savaş suçu, insanlık suçu ve barışa karşı suçlama ile yargılanmıştır. Almanya savaş suçlularını yargılamayı kabul etmesi ile yapılan duruşmalar sonucunda, savaş suçlularına hüküm verilmiş ve birçok Nazi lideri idam cezasına çarptırılmıştır. Savaş suçlularının Nürnberg Duruşmaları ile yargılanması, savaş suçlarının hesap verebilir olmasının ve uluslararası hukukun güçlendirilmesinin bir adımıydı.
Nürnberg Duruşmaları, tarihe yön veren bir dönüm noktasıdır. Bu duruşmalar, insanlığın özgürlük, barış ve insan haklarına karşı olan tüm zulümlerin yargılanabileceğini göstermiştir. Hitler ve diğer Nazi liderlerinin yargılanması, insanların gelecekteki savaşları engellemek adına hukukun üstünlüğünün önemini vurgulamıştır. Nürnberg Duruşmaları, insanlığa bir ders ve savaş suçlarının affedemeyeceği ve hesap verebilecekleri bir yer olduğu gerçeğini hatırlatmaktadır.
Sonuç
Adolf Hitler’in hayatı ve Nazi ideolojisi, tarihimize büyük etkiler bırakmıştır. Hitler’in liderliğindeki Almanya’nın giriştiği İkinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biridir. Savaş sonrası Nürnberg Duruşmaları’nda Hitler ve diğer Naziler, savaş suçu ve insanlığa karşı suçlamalarla yargılanmıştır.
Nazizm ideolojisi, ırkçılık, ayrımcılık ve yıkıcılıkla doludur. Bu nedenle, Nazi dönemi insanlık için bir uyarı niteliği taşımaktadır. Nazi ideolojisinin yeniden canlanmasına ve yayılmasına izin vermemeliyiz. Hitler’in hayatı ve ideolojisi, gelecek nesillere doğru şekilde öğretilmelidir. Anımsayarak, insanlık için daha iyi bir dünya yaratmak için birbirimize destek olmalıyız.