Bu makale İngiltere’nin Ortaçağ Tarihi’ni ele almaktadır. Ortaçağ dönemi İngiltere’sinde siyasi yapı, savaşlar, toplumsal yapısı, kültürü ve edebiyatı gibi birçok konuya değinilecektir.
Ortaçağ İngiltere’si, kralların ve asillerin iktidar mücadelesiyle şekillendi. Savaşlar da bu mücadeleye katkı sağladı. Bu dönemde İngiliz ordusu, yaygın olarak catapult ve mangonel gibi savaş makineleri kullanmıştır.
Ortaçağ İngiliz toplum yapısı da oldukça ilginçtir. Zanaatkârların rolleri, toplumun alt kesimlerindeki yaşam koşulları ve halk sanat ve el sanatları gibi konular bu dönemi anlamak için önemlidir.
Ortaçağ İngiltere’sindeki zanaat ve sanat ise Gotik mimari, el sanatları ve halk sanatı gibi farklı alanları kapsar. Bu dönemin önemli edebi eserleri arasında ise Chaucer’in Canterbury Hikayeleri ve Beowulf destanı bulunur.
Bu makalede İngiltere’nin Ortaçağ dönemine ait tarihi olaylar, siyasi yapı, toplumsal yapı, kültür ve edebiyat konuları ele alınarak, bu dönemi anlamak için önemli bir kaynak olacaktır.
İngiltere’nin Siyasi Yapısı
Ortaçağ İngiltere’sinde siyasi yapı, kralların gücü, asillerin etkisi ve nüfuz mücadelesiyle şekillendi. Krallar, İngiliz topraklarının kontrolünü elinde tutmak için büyük bir çaba harcadılar. Ancak asiller, kralın gücünü sınırlandırmak için devamlı mücadele ettiler. İngiltere’nin ortaçağ tarihinde bazı asiller, kralların tahtına göz dikerek hükümdarlık için mücadele ettiler. Özellikle, soylu Magna Carta anlaşmasının imzası için zorladılar, bu da kralların gücünün sınırlarını tanımlayan önemli bir belge haline geldi. Siyasi fırtınalar, ülkede sosyal ve ekonomik hayatı da olumsuz etkiledi.
Ortaçağ Dönemindeki Savaşlar
Ortaçağ dönemi İngiltere’sinde savaşlar oldukça sık yaşanmıştır. Bu savaşların ana sebebi ise toprak ve güç mücadelesidir. İngiltere’nin savaş tarihi boyunca yaşadığı en önemli savaşlardan biri, 14. yüzyılın başlarında gerçekleşen 100 Yıl Savaşlarıdır. Bu savaşlar, İngiltere ve Fransa arasındaki toprak ve çıkar mücadelesi sonrasında başlamıştır. Onlarca yıl süren bu savaşların sonucunda, İngiltere’nin Fransa’da toprak sahibi olma çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Bir diğer önemli savaş ise Osmanlı İmparatorluğu ile yapılan savaşlardır. 1402 yılında gerçekleşen Ankara Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nun güçlenmesini engelleme hedefiyle gerçekleştirilmiştir. Ancak bu savaşta İngilizler kaybetmiştir.
Ortaçağ İngiltere’sinde yaşanan savaşlardan bazılarının sonucu, tarihin akışını değiştirmiştir. 1415 yılında gerçekleşen Agincourt Savaşı’nda, İngiliz ordusu Fransız ordusunu mağlup etmiş ve İngiltere’nin gücünü arttırmıştır. 1485 yılında gerçekleşen Bosworth Savaşı ise İngiliz İç Savaşı’nın sonunu getirmiş, sonradan VII. Henry’nin tahta çıkmasına yol açmıştır.
Savaşlarda Kullanılan Silah ve Taktikler
Ortaçağ İngiliz ordusu, savaşlarda birçok farklı silah ve taktik kullanıyordu. Okçuluk, yaygın olarak kullanılan bir silahtı. Savaşta okların hedef noktaya doğru düzgün bir şekilde ulaşması için, oklar ucundan yapıldı ve çoğunlukla dikdörtgen kesite sahip oldu.
İngilizler ayrıca kılıç, mızrak, balyoz ve çekiç gibi diğer silahları da kullandılar. Balyoz ve çekiç gibi ağır silahlar genellikle kaleleri ve duvarları yıkma amaçlı kullanılırdı. Mızraklar ise saldırı için kullanılan bir diğer yaygın silahti.
Taktik açısından, İngilizler genellikle kalkan duvarı taktiği kullanırlardı. Bu taktikte, askerler yan yana dizilir ve kalkanlarını birbirine dayarlar. Bu duvar, düşman oklarından korunmak için kullanılırdı. İngilizler ayrıca, uzun yay kullanarak düşmanlarını saldırmadan önce uzaktan vurmaya çalışırlardı. Bu strateji, İngiliz ordusunun büyük zaferler kazanmasına yardımcı oldu.
Mangonel ve Catapult
Mangonel ve Catapult gibi savaş makineleri, Ortaçağ İngiltere’sinde sıklıkla kullanılmıştır. Mangonel, büyük taşları ve objeleri hedefe fırlatmak için kullanılan bir cihazdı. Catapult ise daha küçük nesneleri fırlatmak için kullanılan bir tür savaş makinesiydi. Bu cihazların kullanımı sırasında ustalık ve deneyim gerekiyordu, ancak doğru kullanıldıklarında oldukça etkili olabiliyorlardı. Özellikle surları yıkmak ve kaleleri ele geçirmekte oldukça başarılıydılar. Bu makineler, savaşlarda hızlı sonuçlar almak için sıklıkla kullanılmış ve zamanın savaş stratejilerinde önemli bir role sahip olmuşlardı.
Crecy, Agincourt ve Bosworth Savaşları
İngiltere’nin Ortaçağ dönemindeki üç büyük savaşı olan Crecy, Agincourt ve Bosworth Savaşları, tarihin en etkileyici savaşlarından bazılarıdır. Crecy Savaşı, 1346’da gerçekleşmiştir ve İngiltere’nin Fransa’yı işgal etmesiyle başlamıştır. İngilizler, özellikle İngiliz Uzun Yaylı Okları sayesinde savaşı kazanmışlardır.
Agincourt Savaşı, 1415 yılında gerçekleşmiştir. Arthur’in Yuvası olarak da bilinir. Bu savaş, İngiltere Kralı V. Henry tarafından Fransa’ya yapılan bir saldırı sırasında gerçekleşti. Bu savaşta, gene İngiliz Uzun Yaylı Okları etkili olmuş ve İngilizler büyük bir zafer kazanmıştır.
Bosworth Savaşı, 1485 yılında gerçekleşmiştir ve İngiltere tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Bu savaş, Kral Richard III ile Henry Tudor arasında gerçekleşti. Bu savaşta Henry III’ün zaferiyle sonuçlandı ve Tudor Hanedanı’nın başlangıcına neden oldu.
Genel olarak, bu savaşlar İngiltere tarihinde önemli bir yere sahiptir ve birçok sanat eserine, edebiyat eserine ve filmlere konu olmuşlardır. Bu savaşlar ayrıca İngiltere’nin tarihindeki siyasi ve askeri gelişmeler için de büyük önem taşır.
İngiliz Toplum Yapısı
Ortaçağ İngiliz toplumu, sınıfsal bir yapıya sahipti. En üstte kral ve soylular yer alırken, orta sınıf tüccarlar ve zanaatkârlardan, en altta ise köylülerden oluşuyordu. Toplumda statülerine göre önem verilen değerler, ahlaki değerler, kilisenin rolü ve miras sistemleri oldukça önemliydi.
Zanaatkârlar, toplumun can damarlarından biriydi. Ortaçağ İngiltere’sinde zanaatkârlar meslekleriyle öne çıkarken, kraliyet ailesine bile hizmet eden zanaatkârlar vardı. Demirciler, terziler, marangozlar, dericiler ve daha pek çok zanaatkâr, toplumun günlük yaşamında önemli bir yer tutardı.
Alt kesimde yer alan köylüler ise toprak sahibi değil, toprak kullanıcısı konumundaydı. Köylüler, sulu tarım ve bahçecilikle uğraşıyorlardı. Sadece girdikleri mesleklerde çalışmaları yeterli olmadığı için, birçok köylü diğer işlerin yanı sıra El Sanatları ile de ilgilenmekteydi.
Ortaçağ İngiliz toplumunun nitelikleri, zanaatkârların rolleri ve toplumun alt kesimlerindeki yaşam ve iş koşulları bu şekildeydi. Bu sınıfsal yapı, toplumun geleceğini ve İngiltere’nin tarihini şekillendirmiş, günümüze kadar taşınmıştır.
Ortaçağ İngiltere’sindeki Zanaat ve Sanat
Ortaçağ İngiltere’sinde zanaatkârların ürettiği eserlerde, ahşap işçiliği, madencilik, çömlekçilik, halıcılık gibi birçok alanda özgün ürünler ortaya çıktı. Özellikle İngiltere, yün tekstil üretiminde dünya ölçeğinde öne çıkıyordu. Ortaçağ İngiliz sanatında Bizans etkisi görülürken, Rönesans döneminin özellikleri de zaman zaman kendini göstermekteydi.
Ortaçağ İngiltere’sinde, Gotik mimari yükselişe geçerken bu dönemde İngiltere’nin Dört Büyük Katedrali olarak adlandırılan Lincoln, Salisbury, Ely ve Wells Katedralleri’nin inşası gerçekleştirildi. Bunun yanı sıra, zanaatkârlar tarafından üretilen eserler arasında süs eşyaları, el yazması kitaplar ve kiliselerde kullanılan heykeller de yer alıyordu.
Özellikle Ortaçağ İngiltere’sindeki en önemli sanat akımı, Romaesk mimari olarak kabul edilir. Bu mimari stilde genellikle yükseltilmiş kemerler ve kaba taş duvarlar kullanılırken, Gotik mimaride ise daha ince sivri kemerler ve diğer detaylar dikkat çekiyordu.
Ortaçağ İngiltere’sindeki zanaatkârların ürettiği eserler arasında üst düzey işçilik ve estetik değere sahip el yazması kitaplar da yer almaktaydı. Örneğin, İngiltere Krallığı Kongre Kütüphanesi’nde yer alan Anglo-Saxon Kroniği, yirminci yüzyılın başlarına kadar mevcut olan en önemli el yazmalarından biri olarak kabul edilir.
- Özetle, Ortaçağ İngiltere’sindeki zanaatkârların ürettiği eserler oldukça özgündü ve birçok alanda üstün işçiliğe sahipti.
- Gotik mimari bu dönemde yükselişe geçerken, Romaesk mimari de önemli bir sanat akımı olarak kabul edilir.
- El yazması kitaplar, kiliselerde kullanılan heykeller ve süs eşyaları da bu dönemde zanaatkârların yoğun olarak ürettiği eserler arasındaydı.
Gotik Mimari
Gotik mimari, ortaya çıktığı dönemdeki önceki mimari tarzlardan farklı olarak daha yüksek ve daha aydınlık iç mekanlar, büyük vitraylı pencereler, yivli sütunlar, kemerler ve rozetler gibi özellikleriyle tanınmıştır. Bu tarz, kiliselerin yanı sıra katedrallerin de yapımında yoğun olarak kullanılmıştır. Ayrıca heykel ve resim sanatıyla da iç içe geçen bir tarzdır.
İngiltere’de gotik mimarinin en önemli örneği Westminster Abbey’dir. 11.yy’da inşa edilen bu yapı, Gotik mimarinin temel özelliklerini yansıtmaktadır. Ayrıca York Minster Katedrali, Salisbury Katedrali ve Canterbury Katedrali gibi daha birçok gotik mimari yapı İngiltere’de bulunmaktadır.
Gotik mimarinin en büyük başarısı, ortaçağın karanlık ve kasvetli havasını kırarak daha aydınlık ve ferah mekanlar yaratmasıdır. Ayrıca ince işçilik, süslü detaylar ve devasa boyutlar gibi özellikleriyle de dikkat çekmektedir.
Halk Sanatı ve El Sanatları
Ortaçağ İngiliz halk sanatı ve el sanatları oldukça çeşitlidir. Bunlardan kimi günümüze kadar korunabilmiştir.
- Yün ürünleri: Ortaçağ İngiltere’sinde yünden yapılan örgü ürünleri oldukça yaygındı. Bu ürünler arasında atkılar, bere ve eldivenler, örgü çantalar ve kıyafetler bulunur.
- Süs eşyaları: El yapımı broşlar, kolyeler ve küpeler de halk sanatı ürünleri arasındadır. Bu süs eşyaları, genellikle metalden yapılırdı. Yüzükler de oldukça popülerdi.
- Mobilyalar: Ortaçağ İngiliz mobilyaları, ahşap işçiliği bakımından son derece zengindir. Sandalyeler, masalar ve dolaplar gibi ev gereçleri, yerel zanaatkârlar tarafından el yapımı olarak üretilirdi.
- Kil işleri: Kil objeleri, İngiltere’nin her yerinde bulunurdu. Bu objeler, çanak çömlek, kandiller ve vb. gibi günlük yaşamda kullanılan malzemelerden süs eşyalarına kadar çeşitlilik gösterirdi.
Ortaçağ İngiliz halk sanatı ve el sanatlarından günümüze kadar korunabilen en önemli eserler arasında Bayeux İşlemesi yer alır. Bu işleme, 1066 yılında İngiltere’yi işgal eden Normanlar’ın Hastings Muharebesi’ni anlatmaktadır. Ayrıca, Winchester Katedrali’nde bulunan İngiliz Kralı II. William’ın taç giyme sandığı, ülkenin en değerli el işi eşyaları arasında sayılır.
Ortaçağ İngiliz Edebiyatı
Ortaçağ İngiliz edebiyatı, İngiltere’nin tarihi, kültürü, toplumu ve sanatı gibi diğer alanların yanı sıra oldukça zengin bir alandır. Bu dönemde öne çıkan yazarlar arasında Chaucer, John Gower, William Langland ve Thomas Malory gibi isimler bulunmaktadır. Bu yazarların birçok önemli yapıtı Ortaçağ İngiliz edebiyatının zenginliğine katkı sağlamaktadır.
Chaucer’ın Canterbury Hikayeleri, Ortaçağ İngiliz edebiyatının en önemli yapıtlarından biridir. Gower, Confessio Amantis adlı eseriyle tanınırken, Langland, Piers Plowman şiiriyle ve Malory de Arthur Efsanesi kitabıyla bu dönemdeki önemli isimler arasındadır.
Ortaçağ İngiliz edebiyatında dönemin edebi akımları arasında çağdaş İngilizceye geçiş dönemi olan Orta İngilizce dönemi ile başlayan Romantik şiir akımı öne çıkmaktadır. Bu akımların yanı sıra aşk şiirleri ve alegorik şiirler de bu dönemde oldukça popülerdir.
Chaucer ve Canterbury Hikayeleri
Geoffrey Chaucer’ın Canterbury Hikayeleri, Ortaçağ İngiliz edebiyatının en ünlü yapıtlarından biridir. Kitap, bir grup İngiliz hacının Canterbury’ye yaptığı yolculuk sırasında anlattıkları on dört hikâyeden oluşur. Hikâyeler, birbirleriyle ilgisi olmayan farklı konuları ele alır ve canlı karakterleriyle dikkat çeker. Kitaptaki karakterler arasında şövalyeler, keşişler, avukatlar, tüccarlar ve diğerleri gibi farklı meslek gruplarından insanlar vardır. Hikayeler ayrıca farklı toplumsal sınıflardan karakterlerin arasındaki çekişmeleri, ahlaki sorunları ve aşkı ele alır. Canterbury Hikayeleri, Ortaçağ İngiliz kültür tarihinde büyük bir yer kaplamıştır ve Chaucer’ın dil ve anlatım becerilerindeki ustalıkla dikkat çeker.
Beowulf Destanı
Beowulf, İngiliz edebiyatının Ortaçağ dönemindeki en ünlü destanıdır. O dönemlerde İngiltere’deki yaşam tarzı, savaşlar, kahramanlar ve canavarlar destanlarda ele alınırdı. Beowulf destanında da benzer şekilde, savaşlar ve canavarlar gibi kahramanlık teması işlenmektedir.
Beowulf, İskandinav mitolojisi ve kahramanlarından etkilenerek yazılmıştır. Destanda, Kral Hrodgar’ın elindeki Heorot salonunu canavar Grendel’in saldırısından kurtarmak için gelen cesur savaşçı Beowulf’un maceraları anlatılır. Beowulf, Grendel ve annesiyle yaptığı mücadeleleri kazanarak kendisini kanıtlar ve sonunda yılan canavarıyla olan savaşında hayatına malolur.
Beowulf’un anlatım dili, Ortaçağ İngilizcesi’ne benzer bir dil olan Eski İngilizce’dir. Eser, kenning denen şiirsel ifadeler, aliterasyon ve dize sonlarında uyak kullanımı ile birlikte yazılmıştır. Beowulf, İngiliz edebiyatının önemli bir dönüm noktasıdır ve diğer destanlar üzerinde de etkisi olmuştur.